15 Eylül 2013 Pazar

Front National (FN) : Göç, paradoks

Front National (FN)[1]: Göç, paradoks

Patrick MIGNARD
Çev: Muammer TAN

Avrupa’daki aynı tipte diğer parti ve örgütler gibi Front National’de(bundan böyle FN olarak geçecektir çn.) göçten söz etmeyi bırakmıyor başka bir ifadeyle ruhlarına sinmiş “toprağımızın yabancılar tarafından işgali” fikrinden… Politik sınıflara kendisini empoze etmek için, politikasının ana eksenini, kendisine koruyucu olarak gördüğü kaygı ve korku üzerine oturtuyor.

GÖÇMENLİK FRONT NATIONAL  İÇİN NE ANLAMA GELİR

FN için göçmenlik yabancıların basitçe gelip yerleşmeleri değildir… Göç, "Ulusal kimlik" için bir tehdit ve tehlikedir.  Yani söz konusu tehlike geniş anlamda kültürel kaide’yi oluşturan ulusal kimlikle ilgilidir: değerler, semboller ve adetler…    

Yabancı, geldiği yeni ülkeye, ülkesinin farklılıklarını içinde taşıdığı bir kültürel bagaj ile yerleşecektir… Ve bir ülkeye yerleşmek, otomatik olarak bu bagajdan vazgeçmek değildir. Bu bagajın bir defa yabancı topraklara girmesiyle akıllarda kalan soru ona ne olduğudur.

FN, farklı kültürler arasında bir ayrıma gider… Bu ayrıma göre, bazı kültürler Fransız kültürüne yakındırlar ki bu yakınlık onların entegre olmalarına her zaman olmasa da (Asyatik kültürler)  olanak sağlar. Sıralama Yahudi-Hristiyan kıstaslarını içine alarak devam eder ve buradaki kıstaslar İslam’a yeğdir.

FN’ye göre “İslami Kültür”, Fransa Cumhuriyeti değerleriyle uyumlu olmadığı gibi, Cumhuriyet için bir tehlikedir. Öyle ki bu hipotez, bu kültürün çağrıştırdığı her şeyi potansiyel tehlike olarak görür. Ve böylece, “Fransız kimliği”ni savunmak adına işleyecek strateji, nüfusun Müslüman kökenlilerini sınır dışı etmektir.

Katolik dini ve Cumhuriyetin değerleri arasındaki derin uçurumun olduğu bilindiğinde… Kilisenin totaliter zorbalığını yok etmek için cumhuriyetçilerin çabaları bilindiğinde… Ve FN’nin, köktenci Katoliklere karşı tutumuna bakıldığında bu argümanın pisliği görülecektir.

Ama bu mantığı onaylamaksızın işitiyoruz! Bu tutum kendi içinde fazlasıyla çelişkili, politik olarak gülünç ve tarihsel olarak saçma şeyleri taşıyor…

GÖÇMEN ve İSTİLACI

İspanyol istilacılar Amerika’ya çıktıklarında, tarih-öncesinde değillerdi ve hali hazırda yerli nüfusu bulunan toprakları  işgal etmişlerdi ve de uygarlık seviyesi ilerde olan, kendilerine ait bir kültür geliştirmiş insanlarla karşı karşıyaydılar.  İstilacılar, o insanların köklerini kazıyıp yurtlarını işgal ettiler, kültürlerini, geleneklerini, dillerini yok ettiler ve düpedüz onların yerlerini aldılar.

Avrupalı istilacılar Kuzey Amerika’ya çıktıklarında, Güneyi işgal eden istilacılar gibi, aynı yöntemi kullanarak bu bölgede yaşayan insanları avladılar, köleleştirdiler, esir aldılar ve bir bölümünü katledip topraklarına el koydular.

Britanyalı ve Hollandalı istilacılar Güney Afrika’yı kuşattıklarında, yerli nüfusu aynı şekilde avlayıp topraklarını aldılar. Avustralya için Yeni Zelanda,  Fransızlar için Yeni Kaledonya, İsrailliler için Filistin aynı anlama gelir.

Eğer FN, halkın orijinal kimliğini savunmayı dert ediniyorsa, bununla birlikte, bu tür olayları (yukarıdaki istilalar kastediliyor. çn) artık mutlak bir kayıtsızlık içinde “normal” görüyorsa, yani sömürgeleştirmenin bu tipi Ona haktır (?)

Amerikan kıtasındaki yerel kültürü yok eden göçmenlerin devamı olan hükümetin varlığını, FN nasıl kabul ediyor?

Nasıl olurda FN, Yeni Kaledonya’da kendilerine ait olmayan toprakları çalan Fransız istilacılarının iddialarını destekler?

Cezayir’in 1830’larda sömürgeleştirilmesi yerel kültür için açıkça bir tehlike iken, nasıl olurda FN Cezayir’in sömürgeleştirilmesini savunur?

FN’e göre Fransa’daki göçmenler, Fransa’nın hazır bulunan avantajlarından istifade ederler, zenginliğimizden faydalanırlar. Öte yandan üretime katkı da sağlarlar. Ama istilacılar oradaki ülkeleri tamamen yağmalarlar, nüfusu yok ederler.

FN için, göçün iyisi ya da kötüsü var mıdır? FN için, diğerlerinden farklı olarak “saygın” bir istila var mıdır?

Görünüşe göre evet! Ama bu durumda sınıflandırmanın kriterleri hangileri olacak?

Göçmen tehlikeli olacak ama istilacı saygın!

IRKÇI BİR TEMEL

Bazı şeyleri lafı dolandırmadan söyleyelim… “Göçmen” ve “istilacı” arasındaki fark, ilkinin beyaz olmayan, ikincisinin ise beyaz olduğudur.

Bir beyaz bir ülkeyi istila eder ki bu saygındır zira oraya uygarlık ve “gerçek tanrı”yı götürür.



Renkli olan adam aşka bir ülkeye uygarlıktan faydalanmaya gider ve oraya tiksinti veren değerler getirir.

Başka bir ifadeyle, kabaca söyleyelim, “gerçek kültür”ü ve diğerlerini elinde bulunduran, onlara sahip üstün, beyaz bir ırk olacak… Tez olarak yeni bir tez değil ama insan ruhunun evriminin bu aşamanın ötesine geçmesine izin vermesini düşünebilirdik. Halbuki yapacak bir şey yok ve FN bu konuda parlak bir üne sahip.

TARİHİN NE OLDUĞUNA DAİR TAMAMEN BİR YANLIŞ ANLAMA

Irkçı ve embesil bir parti olan FN, göçmenler hakkında tüm gerici fikirlerini ortaya koyuyor ve Lepenci[2]  “düşünce”yi sayıklıyor.

İnsanlık tarihi herhangi bir kara parçasında donuk(hareketsiz) olarak kalmış insan gruplarından oluşmadı… Tam tersine, nüfusun durmadan karıştığı bir süreçti. Kısacık insan ömründen daha uzun, ardı ardına, bir ritimde seyreden uygarlıklar kuruldu ve dağıtıldı.

İletişimin ve taşımacılığın gelişmesi belli ki nüfus değişimini kolaylaştırdı.  Ve zaman o kadar da uzak değil, nüfusun be hareketleri,  insan ömrü süresince gözlemlenemezdi ve bugün hala hızlı bir ritim ile bu süreç devam ediyor.

Bu zorunlu gerçeklik , azınlığın, insanlığın geri kalanına savaş ilanı karşısında iyi bir yanıttır ve  bizi, diğer kültürlerin birbirleriyle olan ilişiklerinde, şiddeti, sınır dışı etmeleri ve kendi başına bırakılmışlığı ötekileştirme çn) kavramaya götürü.

Ulusalcı faşist ideolojiler ve elbette Nazizm,  aptalca ve sistematik olarak bu ispatlanmış gerçeği reddettiler, politik modeller ve sosyal tutumlar geliştirdiler ve ki bu ötekilerin dışlanmasını getirerek, onun yok edilmesini anlamına gelerek tüm bu durumlarda bildiğimiz gerçek, insanlığa pahalıya mal olan bir çatışma gerçeği var olacaktı.

Süre giden bu politik tutum, kültürler arasındaki, en kötü, en saçma, yani ne kadar kötü olabilirse o derece problemlerin oluşmasına dayanak oluyordu.

Bu durum, nüfusun sabit karışımlarını fikir ve değer çatışmalarıyla iyi ki hariç tutmuyor … Bu tartışmalar, çatışmanın kaçınılmaz yüzleşmesinde, savaşa götürmedikleri durumlarda iyidirler.

İnsan olarak, tüm fiziksel  değerleriyle, ama kültürel olrak ayrıca, diğerine saygı temelinde var olan bu temel değer , laiklik için kavga ismini taşır. Bu temel değerden sonra diğer değerler başlar…

Elbette saf olmuyoruz, bu kavga, diğer tüm kavgalar gibi risksiz değil ama bu kavga tüm evrensel değerler üzerinde kuruldu tek garantisi toplumsal etiktir.  Dolasıyla bu kavga, nesillerdir değişik formlarda hoşgörüsüzlüğe, ırkçılığa, ayrımcılığa ve baskıya  karşı devam ediyor.

Tarihin akışı doğrusal olmaz ve laiklik ,eylemimizin rehberi ve etik olarak laikliğin güvencesi eylemlerimizdir. Aynı şekilde ve özellikle diğeriyle, kadınlarla ve erkeklerle laik olsun olmasın ilişkilerimiz bu güvencededir.  Bu, asla laik olmayanlar, var olma haklarının yok olması demek değildir, bilakis var olmalarının güvencesidir.



Öyleyse FN ne zaman göçten ve laiklikten söz etse geride hayalperestler bırakır!!!









[1] Front National (ulusal cephe), Le Pen’in kurduğu ve şimdi kızı Marine Le Pen tarafından idare edilen ırkçı ve milliyetçi bir partidir.
[2] Front National’ın kurucusu Le Pen’in görüşleri kastediliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder