Atalarımız ne zamandır dili
kullanıyor?
Yazının orijinali için link: http://www.hominides.com/html/dossiers/langage.php
Çeviri: Bektaş PALA

Yanı sıra, dilin kökeni konusu
karışıktır. Olgusal olarak, direk
konuşma biçimini gösteren ne bir iz ne de bir fosil vardır! Dolasıyla bilim
insanları, daha önceden tespit edilen (alet edevat, göçler, kafatası
analizler…) farklı bilgiler ve güncel çalışmalarla (büyük maymunlar ve
bebeklerde iletişim…) kullanmak zorundadırlar.
Teorilerini geliştirmek için bu gözlemlerden faydalanırlar.
Dil ne zaman ortaya çıktı?
On yedinci yüzyıldan beri sorulur:
İnsan ne zamandır sistemli olarak dili kullanıyor? Konuyla ilgili çok sayıda
ilginç teoriler geliştirildi. 1866’da, Paris
Lengüistik Topluluğu (1864’te kurulur) bu fantastiktik girişimleri durdurur
ve dilin kökenine ilişkin kişisel metinlerin yayımlanmasını tamamen yasaklar.
Yirminci yüzyılın sonunda bu yasak
kalkar ve dilin kökeni, akademik çalışmaların bir konusu olur.
80’lerde bilim insanların çoğunluğu
dilin kökenine ilgiliydiler ve dilin yaşının, 40 bin yıldan daha geç olduğuna
eğilimliydiler. Üstelik bu periyod, “simgesel devrim” (mağara süsleme
sanatının, mezar sisteminin ve de alet kullanımının giderek geliştiği
periyod)’in periyoduydu.
Şimdi dilin kökeni daha eskilerde
aramanın olanağı mevcut. Anatomik beceri üzerine yapılan son çalışmalar, ilk
hominidlerin, 2 milyon önce ilk dil kullanımına meyilli olduklarını gösteriyor.
2011’in Nisan’ında, Dr. Quentin
Atkinson (Aucland Üniversitesi)’un yaptığı bir çalışma, dilin kökeninde
Afrika’yı işaret etti. Dr. Atkinson, dünya dilleri arasında 504 dili, rakam ve
sesbirim çeşitliliği açısından karşılaştırdı ve listesini çıkarttı. Öyle ki,
sesbirim çeşitliliğinde en zengin dillerin, Güney Afrika’da bir kıyı şeridi
boyunca uzanan Senegal başta olmak üzere Afrika’da bulunduğunu hesaplayabildi. İnsanlığın en son fethettiği Kuzey Amerika ve
Okyanusya’da bulunan daha az zengin dillerin aksine bu böyleydi… Bu yeni keşif,
Science et Nature dergisinin,
insanlığın Afrikalı kökenine dair yayımladığı bir çalışmayla doğrulanıyordu.
Quentin Atkinson’un çalışmalarının, başka bir ekip tarafından, insan dilinin
yayılımının, genetik dağılım gibi zorunlu olarak gerçekleşmediğine bir kanıt
olarak dahil edildiği not edilmeli.
Ouah-ouah, Peuh-peuh, La-la, Ding-dong, Oh-hisse…
Endişelenmeyiniz,
bunlar dilin kökeni üzerine geliştirilen teoriler değiller!
Ouah-ouah: Çevredeki
gürültünün taklidi için…
Peuh-peuh: Sahip
olunmayan şeye sahipmiş gibi davranmayı anlatmak için..
La-la: ilk
sözcüklerin çocuksu kökeni için…
Ding-dong: İnisiyasyonda
ezgiler için…
Ve
son olarak Oh-hisse: çalışma
esnasında uyarı için…
Özet
olarak, geçmişin zenginliği az çok bu garip teorilerde görülüyor.
Kökene ilişkin farklı hipotezler
İşaret dili
Dilin ilk
formunun, eylemlerin ya da nesnelerin mimiklerle anlatıldığı demek olan bu
teori Merlin Donald tarafından geliştirildi.
Donald, teorisini şempanzeler üzerinde denedi ve onların eylemleri “kopya”
ettikleri sonucuna ulaştı. Örneğin, türdeşlerine ava çıkmayı önermek için bir
hominid, hayali bir hayvana doğru mızrak fırlatır gibi yapmalıydı. Bu hipotezin nesneleri ya da yoğun eylemleri
tanımlamaya olanaklı olmadığı kaydedilmeli: Yemek, bizon, içmek gibi… Diğer taraftan, bütün soyut bilgiyi de
mimiklerle anlatmakta mümkün değil “yarın ava çıkıyoruz” ya da “dün, ırmak yakınında bir bizon gördüm” durumları
gibi.
Bu
benzerleşme teorisi çekici ve de bazı primat, gençler ve çocuklarda, oyun ya da
öğrenim amaçlı olan benzerleşme edimlerini gözlemleyebiliriz ama bu asla tek başına iletişim için
değildir.
Jestler ve dil

Ø Yırtıcı hayvanların dikkatini çekecek
ve onlara av olmalarına neden olacak gürültünün olmaması
Ø Jest pratiği yönü göstermeyi
sağlıyordu (bugün dahi bu jesti pratikliyoruz!)
Jean-François
Dortier, bu pratiğin avantajlar getirmesine rağmen neden terkedildiğinin ve
hominidlerin karanlıkta nasıl iletişim kurduklarının bilinmesi gerektiğinin
altını çiziyor.
Önsel dil

Önsel dil 50 000 yıl önce sistemli bir
dile doğru evrilmeye başlamış olmalı.
Önsel Dil teorisi, dört farklı
akademik çalışmaya dayanır ki bunlar bizim primitif dillerimiz olabilirdi:
-
Büyük
maymunların dili, taklit dili olarak öğrenildi
-
Çocuk
dili en az 2 yaşında oluşmaya başlar
-
Pidgin[2] dili, bir arada yaşayan ama
iletişimde zorluk çeken topluluklar tarafından yaratılan ve kullanılan ortak
dildir.
Önsel dil, şimdi en yaygın şekilde kabul
gören hipotezdir.
Hangi hominid ilk olarak dili kullandı?
Birçok bilim insanı için ise Homo erectus dil yeteneğine sahip
olmalıydı zira çakmaktaşını (Levallois) üretmek için gerekli olan bir ustalık ve
tekniğe, geliştirilen ortalama bir iletişim ile geçemezdi.
Ve Neanderthal? Çalışmalar birbiri ardına sıralanıyor ve
tersini söylüyor. Amerikalı araştırmacılara göre, Neanderthal gırtlağının
pozisyonu ve morfolojisi, genişlemiş bir gam ve ses (bazı sessiz harflerle,
birazda sesli harfler) üretimine izin vermiyordu. Fransız antropolog Anne-Marie
Tillier (CNRS Bordeaux) için de hiç şüphesiz Neanderthal eklemli bir dili
geliştirmişti.
Niçin dil?
Belirgin bir görünümü olsa da, kendi kendimize, dilin,
hangi ihtiyacı ürünü olduğunu sormadan edemiyoruz. Tabi ki, her şeyden önce,
genel anlamda ortalama bir iletişim için… Dil kullanımının, dili kullanan ilk
insanlara gerçek bir avantaj sağladığı düşünülebilir:
-
Bir
kulübe ya da barınak yapımında daha hızlı ortaklık oluşturmak “ben toplamak
dallar”, “sen yolmak yapraklar” gibi.
-
Birçok
defa aynı hayvanı avlayacak strateji oluşturmak “sen geçmek burada”, “ben
geçmek arkada” gibi
-
Acil
durumlarda hızlı iletişim “kaçmak yılan burada” gibi
Bütün bu örnekler, acil durumlarda,
hızlılık, kolaylık ve hayatı sürdürme açısından
dilin faydalarını göstermektedir.
Bununla birlikte, bu tezlerin
çerçevesine itiraz eden bir neo-darvinist dalga da vardır: Dil, evrimsel
avantaj getirmez. Bilgileri değiştirmek,
iletişim kurmak tehlikeli de olabilir: İşte bu, Makyavelist aklın, neo-darvinist teorisidir. Hemcinsleriyle iletişim kurmayan, sessiz
kalan birey daha kazançlıdır. Bu hipotezi destekleyen olgular yoktur: Dilin gelişimi, izole olan topluluklar dâhil,
bütün topluluklarda görülür… Ve de bu, insan türünün tüm gezegen üzerindeki
gelişimine engel değildir!
Dilin kullanımı üzerine en az
basitlikte başkaca teorilerde vardır.
Robin Dunbar (primatolog),
dilin, özellikle sosyal ilişkilerde ve yaşanılan ortamda (kabile, aile…) bir
korunma duygusu getirdiğini düşünür.
Teorisi için destekleyici bir çalışmayı günümüz insanlarıyla (kafe, bar,
tren gibi çeşitli yerlerde) görüşerek yaptı. Sonuçlar şaşırtıcıydı: Zamanımızın
% 65’ini sosyal konulardan bahsederek geçiriyoruz. Kim kiminle ne yaptı,
seviyorum, sevmiyorum gibi cümleler sohbetler yer aldı…! Süreli yayınları ve
insan gösterilerini daha iyi anlayabiliyoruz. Onlar, komşularımızın ve de daha
genel olarak çağdaşlarımızın ne yaptıklarına dair doğuştan gelen bilme isteğine
yanıt veriyor.
Anatomik bir bakış
açısıyla ele alındığında konuşmak için ne gerekli?
Ses
çıkarma noktası, biçimlenmiş akciğerler, kaslar (göğüs kafesi, karın…), gırtlak,
yutak, burun delikleri, yumuşak damak dil ve dudaklar…
Gırtlak
ses çıkarma noktasının temel unsurudur. İnsanda, bebeklik zamanında pozisyonu
yukarıdadır ve yetişkinlerde aşağı iner. Ayrıca gırtlak, eklemlenmiş ve perdeli
dilin oluşumuna olanak verir.
Büyük
maymunlarda gırtlak her zaman, yetişkinlikte dahi yukarıda kalır: Yani onun,
kuzeni insan gibi konuşması imkânsızdır.
Konuşmak
için, ayrıca, Broca (dilin oluşumu) ve de Wernicke (kavrama)
alanlarının olduğu anlayan bir beyin gerekmektedir.
[1] Genie,
13 yıl boyunca konuşmayan, uzmanlar tarafından bulunduğunda 13 yaşında olan ve
7 yıllık tıbbi tedavinin ardından 20 yaşında konuşmaya başlayan çocuk.
[2] Pidgin
dili, birbirlerinden farklı diller konuşan, kendi ana dilleriyle anlaşmayı
sağlayamayan birden fazla grubun kendi aralarında iletişim kurmak için
kullandıkları dilleri ifade etmek için dilbilimciler tarafından kullanılan bir
terimdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder