İnsan ırkları var mıdır?
Deri renkleri neden bu denli fazla?
Şu linkten çevrilmiştir: http://www.hominides.com/html/dossiers/race.php
Çeviri:
Bektaş PALA
Hepimiz aynı ırktan mıyız?


İnsan
türüne ait eski sınıflandırma denemeleri kültürel pratikler ya da anatomi
temelinde gelişir ki günümüzün ırkçı teorileri aynı yolu izler.
İnsan
sınıflandırılması çalışmalarının tarihi
İncil’de İbranilerin pratik
ilkelere göre hayvanları sınıflandırdığı görülür: Temiz olanlar ve olmayanlar, yenilir olanlar
ya da yenilir olmayanlar…
Fransız
doktor François Bernier, 1864’te, çok
basit ve coğrafik bir yöntemle, dört faklı insan ırkı olduğunu söyleyen ilk
kişidir: Her bir kıta kendi insan tipine sahiptir.
Carl
Von Linné (Linnaeus), Systema Natura’da Homo sapiens’in karakterlerine
göre, biraz daha bilimsel olarak 4 çeşide ayrılmasını önerdi:
-
Avrupalılar: Beyaz, kan sevici ve kaslı
-
Asyatik: Soluk sarı, melankolik ve sert
-
Afrikalılar: Siyah, soğukkanlı ve rahat
Linné, ayrıca, iki
başka değişik fantastik ayrım daha yapar: Azmanlar[1]
(tüylü olanlar) ve vurucular (vahşi çocuklar).
Carl Von Linné, her şeye rağmen, türleri yeniden
ve yeniden değerlendirip sistem kurmaya çalışanlardan biri olmuştur.
1775’te Doğa bilimci Johann Friedrich Blumenbach , Homo sapienslerin yeniden
sınıflandırılmasına ilişkin Linné’ye dayanarak oluşturduğu bir fikir öne sürdü:
De generis humani varietate nativa[2].
1795’te, O, takip eden şu sınıflandırmayı kesin olarak kabul etti: Soluk
derili Kafkas türü (Avrupa), Mongol türü (Çin ve Japonya), Kara derili Etiyopya
türü(Afrika), Amerikan ve Malezya türleri (Polinezya, Aborjinler…).

Öte yandan
Blumenbach, tüm insan türlerinin bir ve aynı tür ile bağlantılı olduğunu
düşünür: O, insan türünün birliği
ilkesini savunur.
Sınıflandırmaya ilişkin bütün çalışmalar
zamanın ruhunu ve dünyayı algıma biçimimizi yansıtacaktı. Şimdi bizim
devralmadığımız bu miras, tarihimizin bir parçasıdır. Kimileri hala bu teorileri (bazen farkında
olmadan!) ırkçı amaçları için kullanıyor. Bilim ve genetik, Homo sapiensin
bütünüyle alt-kategorileri olmayan bir ırk olduğunu bizlere gösteriyor. Ve
bizler öznel kriterler olan deri rengi, coğrafya, kültür ya da bireysel
güzellikten hareket eden bir sınıflandırma yapamayız!
Irkın ve türün tanımlanması
Yaşamın genel
sınıflandırılmasında, melezleşmiş tüm toplulukların yeniden gruplandırılması ve
soyun kendisi olarak üreyip çoğalabilmesi için türden söz edilir.
Irk kavramı “bir gruba ait ortak ve özel genler” görüşü
üzerine kurulur.
François Lebas
(INRA onursal araştırmalar direktörü) şu tanımlamayı önerir: “… bir türün
içinde bir ırk genellikle, kendi aralarında çiftleşip çoğalarak soylarını devam
ettiren, çok sayıda morfolojik ve psikolojik karakteri ortak olan bireylerden
oluşan bir topluluk olarak kabul edilir”.
İnsan ırkları mı?
Hiçbir insan
topluluğu saf ve kendine has özellikler gösteren genlere sahip değildir. Homo
sapiensler bir ve aynı türden oluşurlar. Bir Asyalıyla Avrupalı arasında
gözlenen ve büyük anlam ifade etmeyen anatomik farklılıklar, baskın olan ortak
genler dolayısıyladır.
İnsan türündeki
bu genetik çeşitlilik o kadar önemlidir ki, eğer organını bağışlayacak (bir
böbrek örneğin) birine ihtiyaç duyarsanız, uygun donör için öyle şanslısınızdır
ki, Senegal Dakar’daki biri bile donör olabilir!
André Langaney
(İnsan Müzesi Antropoloji Laboratuvarı eski direktörü) için durum “Aslında, ırksal olarak genetik belirteç yoktur. Var
olan birinin izole edilmesi asla mümkün değildir. Örneğin ‘beyazlarda’ ne var
ise, ‘siyahlarda’ o vardır. Sınıflandırma kriterlerine bakarak bir ırk tarifi
yapmaya başladığımızda, bu hiç bitmez. Bazıları 450’ye kadar gitti! Eğer nihai
anlamda bir sınıflandırma oluşturulacaksa, bir ırk, bireysel düzeyde
tanımlanmalıdır zira hepimiz farklıyız”.
İnsan toplulukları tek bir türün, bir ve aynı taksonomik grubudur.
İnsan türü ne zamandan beri var?
Genetik çalışmalar,
insan türünün geçmişinin uzakta olmadığını gösteriyor. Değişik insan
toplulukları arasındaki genetik varyasyonlar ise çok zayıf.
Bu küçük
farklılaşmaları ortaya çıkarmak için iki insan ve iki şempanzeyi (rastgele
seçilen) karşılaştırabiliriz. Şempanzeler, iki insan arasındaki bulunan
farklıklara göre daha fazla farklılığı yansıtır. Dolasıyla onların kekleri bizlerinkine göre
daha eskidedir…
Bir türde,
birbirleriyle boyut ve önem açısından ilişkisiz kaydedilen genlerin sayısı: Drosophila
sinekleri için 14 bin, Homo sapiens için 30 ile 40 bin dir.
![]() |
Melanositler melanin üretimini kontrol ederler |
Deri rengi: Basit
bir gen problemi!
Derimizin rengi ne olursa olsun, genlerimizin
kontrolü altında melanin (doğal pigmnet) üreten melanositlere sahibizdir. Yoğunlaşma seviyesine göre, derimizi az ya da çok koyulaştırır. Aynı
zamanda, güneş ışınlarının oranı ve şiddeti bedenimizi etkiler ki, bu etkiden
korunmak için de melanin üretilir: işte bu bronzlaşma fenomenidir.
![]() |
Pigmentasyonun coğrafi dağılımı |
Bütün nüansları
görebiliriz
Sürekli güneş etkisinde kalan
topluluklar “sürekli bronzlaşma” geliştirirler! Eğer bir dönence altı
bölgesinden kuzeye doğru yol alırsanız, hiç
şaşmaksızın gitgide insanların daha açık hale geldiğiyle karşılaşırsınız…Yani bu varyasyon adım adım yayılır…
Koyu kahverenginden beyaz pembemsiye…
Hangi andan itibaren bir bireyin
beyaz, siyah ya da sarı olduğunu belirlememiz imkânsızdır zira tüm nüanslar mümkün
ve birbirine bağlantılıdır.

O, aşağı yukarı 7 milyon yıl önce
ortaya çıkar ve muhtemelen Afrika (Toumai?)’da yerleşik durumdadır.
Var olan bütün olasılıklar, ortak
atamızın kahverengi bir deriye (güneş ışığına dayanabilmek için) sahip olduğunu
ve bir hayli kıllı olduğunu gösterir… Ne
yazık ki deri fosilleşmiyor(!) ve bir gün atalarımızdan geri kalan bir deriyi bulabilmek
için şanslı sayılmayız!
[3] Türkçe
çevirisi yakında bloga eklenecektir.
[1] Yazar
burada, kendine göre olağanüstü özellikte olan grupları sınıflandırmak için bu
önyargılı ifadeyi tercih ediyor (çn).